VRF / Genel Yaklaşım
- Gürkan Kalafat
- 6 Oca 2016
- 2 dakikada okunur
Son 30 yılda kömür-petrol gibi fosil enerji kaynaklarının yeryüzündeki rezervlerinin azalması, atmosferin hızla kirlenmesi ve ozon tabakasının delinmesiyle günes ısınlarının insan hayatı için tehlike oluşturması gibi önemli problemlerin çözümü için bilim adamları, özellikle mühendisler, yenilenebilir enerji kaynaklarını daha verimli kullanabilmek amacıyla gelişmiş iklimlendirme sistemleri tasarladılar.
Yapıların ısı kayıp ve kazançlarını en aza indirmek için hayata geçirilen 70’li yılların izolasyon seferberliği, hemen arkasından Hasta Bina Sendromu gibi sakıncalar yaratmış; gözler bu defa enerji kullanımının en aza indirilmesine değil, gerektiği kadar enerji kullanımına karşılık kaynakların verimliliğinin arttırılmasına ve bu kaynakların yenilenebilir olmasına çevrilmiştir.
Atmosfer kirliliği ile mücadele, söz konusu yeni sistemler içinde özellikle değerlendirilmiştir. Bundan 25-30 yıl öncesine kadar yaygın olarak kullanılan konvansiyonel klima sistemleri yerine son yıllarda büyük çeşitlilik gösteren yeni iklimlendirme sistemleri böylece ortaya çıkmıştır. 1950’lerde ilk defa tekli split klima cihazları kullanılmaya başlanmış, aradan yaklaşık 30 yıl geçtikten sonra bas döndürücü bir hızla daha ileri split klima sistemleri geliştirilmiş ve çeşitlendirilmiştir.
Bunların içinde 1980’lerin basından bu yana sürekli gelişme halinde bulunan Değişken Debili Soğutucu Akışkanlı (VRF) İklimlendirme Sistemi yakından incelenmeye değer önemli bir yer tutmaktadır. VRF sistemi kullanımı Avrupa’da son on yılda hayli artmıştır. 2000’li yılların basında VRF sistemi, diğer split sistemler ve geleneksel iklimlendirme sistemlerinin herbiri Avrupa iklimlendirme piyasasında 1/3 oranında yer alırlarken, günümüzde VRF sistemi kullanımı %45, diğer split sistemler %35 gibi bir orana erişmişlerdir.
Bugün VRF sisteminin tarihine baktığımızda; sistemin önce çok az sayıda iç ünite bağlantısı ile çalıştırılabildiğini, sonraki yıllarda havalandırma ve ısı geri kazanımı özelliklerinin ilave edildiğini ve iç ünite sayısının sürekli arttırıldığını, aynı grup içinde ısıtma ile soğutmanın birlikte yapılabildiğini, boru uzunluklarının giderek arttırıldığını, Freon-22 ile başlanarak R407C ve R410A akışkanlarının kullanımına geçildiğini, nihayet Türk Tesisat Mühendisleri Derneği / Turkish Society of HVAC & Sanitary Engineers 9. Uluslar arası Yapıda Tesisat Teknolojisi Sempozyumu / 9. International HVAC + R Technology Symposium 3-5 Mayıs 2010, İstanbul / 3-5 May 2010 İstanbul, Turkey hava soğutmalı kondenserli VRF sisteminin yanısıra su soğutmalı kondenserli tiplerin de geliştirildiğini izleyebiliyoruz. gruplarda COP/EER değerleri 4.0 civarında iken, son gelişmelerle su soğutmalı sistem verimlerinin 5.0’e yaklaştığı, yine son gelişmeler kapsamında VRF sistemi dahilinde tek devrede kullanabilecek toplam boru uzunluğunun 1000 m’ye ulaştığı, izin verilen iç ünite-dış ünite maksimum kot farkının neredeyse 100 m’ye yaklaştığı sistemin üreticileri tarafından bildirilmektedir.
Son Yazılar
Hepsini GörYoktan enerji üretmek ve ısıyı işe dönüştürmek için yapılan çalışmalar termodinamik bilim dalının ortaya çıkmasına sebep olmuştur....
Comments